Gençliğimizi Kaybediyoruz

11 Mayıs 2014 Pazar
Faruk BALCI

Türkiye’nin her yerinde olduğu gibi, Dursunbey’de de hızla kaybettiğimiz bir gençlik var. Bunların sayısının az veya çok olması önemli değil. Önemli olan inanç, kültürel, değerler bakımından hızla kaybettiğimiz gençliği görmemize rağmen bir şeyler yapamamamız.

Yıllardan beri sürekli gündeme getirdiğimiz Dursunbey aile yapısındaki düzensizlikler çocuklarımızı da etkilemektedir. Babasını gündüz iş sebebiyle göremeyen çocuklar sadece akşam yemeklerinde beraber olmaktadırlar. Akşam yemeğinden sonra da kendisini dışarıya atan babaların arkasından erkek çocuklarda sokaklara koşarak çıkmakta ve gece yarılarına kadar kontrolsüz dolaşmaktadırlar. Annelerin de gündüz ve gece yaptıkları komşu gezmeleri ve günleri sebebiyle çocuklarına ayıracakları zaman çok az olmaktadır.

Bir çocuğun eğitimi ve terbiyesi ailede başlar. Bunu herkes bilir fakat uygulamaya gelince kendi özel hayatlarımız ve keyfimize düşkünlüğümüz sebebiyle, ayıramadığımız zaman sebebiyle çocuklar hep ihmal edilir. Ailede temel eğitimi veremediğimiz çocuğun, okulda eğitileceğini zannederiz. Tabi öğretmenin işi gücü ne! Versin çocuklarımıza eğitimi, terbiyeyi. Ancak evde büyüğüne saygıyı öğrenmeyen, iyi ve güzel davranışları öğrenmeyen çocuğunuzu öğretmen değiştirmeye başlayınca, hareketlerindeki ve konuşmalarındaki yanlışları söyleyince birden bire öfkeyle okula da koşarız. Çocuğunuz yanlışları sebebiyle uyarıldığı zaman, “sen benim çocuğumun psikolojisini nasıl bozarsın” diye okul idarecileri ve öğretmenlere saldırmaya başlarız. Aslında çocuğun psikolojisi bozulmamıştır. Bunu söyleyen hiçbir anne veya baba bugüne kadar bir psikologdan rapor getirememiştir.

Çocukluğunda yokluk ve sıkıntı yaşayan anne ve babalar, evlatları bu sıkıntıları yaşamasın diye mücadele ederken yanlış yaptıklarının da farkında değildirler. Eğer özellikle maddi durumunuz iyi değilse, bırakın bunu çocuklarınızda öğrensinler. Onlarda tasarruf etmesini ve ailenizin gücüne göre giyim, kuşam ve yiyecek isterken fedakârlık yapmaları gerektiğini bilsinler.

Evde çocuklarınıza, yanlış hareketlerini bilmenize rağmen uyarılarda bulunamıyorsunuz. Bahane basit! Eğer siz uyarıda bulunur ve cezalandırırsanız, çocuğunuzun dışarıya kaçacağından korkarsınız. Yanlış arkadaşlar ve kötü alışkanlıklara başlayacağından korkarsınız. Kısacası çocuğunuzun serbest bir şekilde ve disiplinsiz olarak yetişmesine izin verirsiniz. Siz anne ve babalar, gençliğinizde babanızdan sigara ister miydiniz? Sigara veya diğer kötü alışkanlıkları öğrenecek diye herkes korkardı. Şimdi anne ve babalar çocuklarının cebine kendileri sigara ve içkiyi koyuyor.

Erkek çocuklarınıza yaptığınız pozitif ayrımcılık sebebiyle onların aslında hayatını karartıyorsunuz. Ortaokula başlarken cep telefonu, Lisede motorsiklet istedi mi kıyamıyorsunuz ve hemen alıyorsunuz. Hatta 15-16 yaşında ehliyeti olmayan çocuklarınıza arabanızı bile veriyorsunuz. Siz vermezseniz, arkadaşından alacağı motor ve arabaya bineceğini iddia ederken, her yıl kaç tane evladımızı kazalar sebebiyle kaybettiğimizi hiç mi aklınıza getirmiyorsunuz. Ya suçsuz birisinin canını yakıyorlar, ya da kendileri yaralanıp ölüyorlar. Fakat yine de ders almıyorsunuz.

Bizlerin görevi sadece uyarmak. %1 insanın bile bu yazılanlar sebebiyle değişeceğini sanmıyorum. Eskiden bu umudum daha fazlaydı. Fakat yıllardan beri, bozulan kültür, kaybedilen gençlik, aile yapısındaki sıkıntılarımızı anlattım. Ne yazık ki gördüğüm daha da kötüye gidiyoruz. Okullarda gördüğümüz manzaralar, özellikle şehirlerde her gün daha da vahim bir vaziyet alıyor.

Daha ilkokul çağında olanlar çocuklar karşısında bile öğretmenlerimiz çaresiz kalıyorlar. Öğrenciyi dövmek ne kelime, kötü söz söylemek bile yasak. Çocuk akşam eve gidip de, “Öğretmen bana bağırdı” derse, üzerine bir de film sahnelerini eklerse... Allah göstermesin, o öğretmen yandı demektir. Hemen hakkında soruşturma açılır ve o öğretmen sürgüne gider.

Konunun uzmanı bilim adamları “çocuğunuzu 7 yaşına kadar evde siz eğiteceksiniz.  Çocuk tüm alışkanlıklarını 7 yaşına kadar alır. Anne babadan gördüğünü okula taşır. Esas sorumlu sizsiniz. Öğretmen sadece bilmesi gerekenleri öğretir” demektedirler. Peki, dinleyen var mı? Ver okula, bekle ki vatana millete hayırlı evlat olsun. Çok bekleriz... Hiç boşuna beklemeyelim? Görüyoruz işte acı gerçekleri. Örnek mi? Daracık kaldırımda dört genç yan yana yürüyor. Birinin aklına karşıdan gelen yaşlı amca ya da teyzeye yol vermek gelmiyor. 70 yaşındaki kadın kaldırımdan iniyor, gençler ise dörtlü saf halinde güle oynaya yürüyor. Otobüsler kendinden büyük insanlara kalkıp yer vermek akıllarına bile gelmiyor.

Anne ve babalar, çocuklarınızı yanlış yetiştiriyorsunuz. Babasını takmayan bir genç, diğer insanlara mı saygı gösterecek? Şu gerçeği kabul etmek zorundayız. Gençlik kötüye doğru hızla, koşar adımlarla koşuyor (istisnalar hariç tabii). Sorumsuz ve bencil ana-babalar yüzünden garip bir gençlik oluşuyor. Ne istediğini bilmeyen bir gençlik...

https://www.dursunbey.com/gencligimizi-kaybediyoruz-ky161.html