EĞİTİM SİSTEMİMİZ ÜZERİNE

15 Ekim 2012 Pazartesi
Mustafa GÜNDOĞAN

Eğitim sistemimiz üzerine bir şey söylemek belki benim haddime değil ama bir vatandaş olarak ta demokratik kurallar ölçüsünde ifade özgürlüğü hakkıma sığınarak bir şeyler söylemek istiyorum. 1971 yılında başlamış olduğu ilkokul hayatım çocuklarımın eğitimi sayesinde halen devam etmektedir. Yani aşağı yukarı 41 yıldır eğitim kurumlarının içindeyim. Burada eğitim sistemimizde tespit ettiğim bazı çarpık hususları sizlerle paylaşmak istiyorum.

Aslında eğitimden ziyade öğretimle ilgili tespitlerimi belirtmek istiyorum. Eğitim; aile de başlar okulda devam eder. Öğretim ise okulda verilir. Burada öğretimin amacı çocuklarımızı her alanda geliştirmek, onların istikballerini belirlemelerine yardımcı olmaktır. Eğitim ise genellikle toplumun örf ve adetleri doğrultusunda genel ahlaki kurallara göre vatanımıza ve milletimize faydalı birer evlat olarak yetişmeleri için öğretilen kurallar bütünüdür. Buradan da anlaşılacağı gibi eğitim kişiyi toplumda ki  rolünü, öğretim ise ferdi olarak geleceğini belirlemektedir.

Öğretimin okullarda verildiğini belirtmiştik. Peki günümüzde okullarda verilen eğitim sizce yeterli midir? Yeterli ise yerden mantar gibi biten dershanelere giden tonlarca para niye harcanmaktadır. Yeterli değil ise ki; bence değil, nasıl yeterli hale getirebiliriz. Yeterli hale getirelim ki çocuklarımız yarış atı gibi ders hane ders hane dolaşmasınlar.  İlköğretim ikinci sınıfta başlayan ders hane çılgınlığı lise son sınıfa kadar, hatta şimdi KPSS sınavlarını da düşünürsek 8-10 yıl ders haneye gitmek zorunda kalınıyor. Ders haneler çocuklarımıza neyi öğretiyor. Gerçekten gerekli olan okulda alması gereken bilgiler mi? yoksa sadece sınav taktiklerini mi? Ders hanelere karşımısın diye sorarsanız evet karşıyım. Çünkü; devlet öğretimi çocuklarımıza vermekle mükelleftir. Okullarda verilmeyen öğretimler, başka amaçlarla kurulan kurumların yada birilerinin rant kapısı haline gelmektedir. Artık dershaneler ne yazık endüstri haline gelmiştir. Bu da eşitlik ilkesine aykırıdır. Ekonomik yönden gelişmişlik düzeyimiz ortadır.  Çoğumuz bırakın dershaneyi çocuğumuz okula giderken cebine üç kuruş para koyabilecek durumda değiliz. Kaldı ki dershanelere kucak dolusu paralar yatırmak zorunda kalıyoruz. Ayrıca dershane olmayan yerlerde var. Ya da küçük yerleşim birimlerindeki dershaneler ile büyük yerlerdeki dershaneler arasında bile büyük farklar mevcuttur.

Burada iş devletimize düşmektedir. Eğitim ve öğretim sisteminde köklü refoırmlar yapılarak, öğretimin günümüz koşullarına göre yeniden uyarlanması gerekmektedir. Okullarımızda  nisan ayı geldikten sonra doğru dürüst öğretim yapıldığını maalesef göremiyoruz. 23 Nisan ve 19 Mayıs’ta kutladığımız bayramlarımız için yapılan çalışmalar gereğinden fazla sürmektedir. Bunun neticesinde ise maalesef derslerde büyük aksamalar olmaktadır. Bayramlarımız elbette kutlanmalıdır. Bizim kahramanlık destanı yazdığımız milletçe gurur duyacağımız milli günlerimizdir. Ama okullarımızda verilen eğitim ve öğretimleri aksatmayacak şekilde yapılmalıdır.  Çünkü memleketimizin kalkınması Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün yarınlarımızı emanet ettiği gençlerimizin her alanda yetişmeleri ile gerçekleşecektir. Okullarımızda verilen eğitim ve öğretim kesinlikle aksatılmamalıdır. Ders konuları günümüz dünyasına parelel olarak belirlenmelidir. Bunun için ilköğretim birinci sınıftan itibaren müfredat programları basit ama gelecekte daime gerekecek konulardan seçilmelidir. Okul bittikten sonra gerekmeyecek konular ders kitaplarına konulmamalıdır. Bunların yerine çocukların yeteneklerine göre ileride icra edecekleri mesleklerinde gerekecek bilgilerin daha fazla verilmesi sağlanmalıdır. Bugün el becerisi veya yeteneklerini geliştirme adı altında okullarımızda verilen bir çok dersler vardır. Dili peltek olan bir çocuktan müzik dersinde şarkı türkü söylemesini beklemek doğru olmaz. Ana dersler dışındaki tüm dersler isteğe bağlı olmalıdır. Ana dersler ne olmalı sorusunu sorabilirsiniz.  Herkesin bildiği ve kabul ettiği gibi Dilbilgisi yani Türkçemiz, Matematik, Fen Bilgisi ve Sosyal Bilgisi dersleridir. Bunların dışındaki tüm dersler çocuğun yetenek ve arzusuna göre olmalıdır.  Ana dersler hafta beşer saat veriliyorsa onar saat verilsin ve içerikleri  de sadeleştirilsin. Şunu demek istiyorum. Sayısal ve sözel olarak üniversite sınavlarına öğrencilerimiz yerleştirilmektedir. Sayısal bölüm okuyan çocuklarımıza Matematik ve Fen Bilimleri en ince ayrıntısına kadar öğretilsin. Sözel bölüm dersleri olan Türkçemiz ve Sosyal Bilgiler de sözel bölüm okuyan çocuklarımıza iyice öğretilmelidir.

Bunun yanında artık okullarımızda ki öğretmenlerimiz içinde belirli kriterler getirilmelidir. Başarı durumları takip edilmeli, yetiştirdikleri öğrencilerin seviyelerine göre derecelendirilmelidir. Mezun ettikleri öğrencilerin bir yüksek öğretime yerleşme yüzdelerine göre sicilleri belirlenmelidir. Öğretmenlerimizin çağın kurallarına göre kendilerini geliştirmeleri sağlanmalıdır. Okullarımız verilecek eğitim ve öğretimde geresinim duyulacak her türlü araç gereç ile donatılmalıdır. Ayırca bütün okullarımızdaki öğretmen açığı da kapatılmalıdır. 2010

 

Mustafa Gündoğan

https://www.dursunbey.com/egitim-sistemimiz-uzerine-ky145.html