Bilmediğimiz Sıra No

02 Temmuz 2012 Pazartesi
Ercan BAL

Kim bilebilir ki, ne zaman öleceğini ? İlkokul arkadaşlarımdan birkaçını lise yıllarının ardından kaybettim.  Azrail, daha ben Dünya’ya gelmeden yeni doğan ablamın kapısını çalmıştı ilk kez. Ardından İlkokuldan  çok sevdiğim Ali arkadaşımın kapısını çaldığında tanıştım onunla.  Lise yılları bitmiş tam eline ekmeğini alacağı sırada evde kalp krizi geçirmişti.

Diğer bir arkadaşımız kansere yenik düştü o genç yaşta.  Diğer bir arkadaşım ise sapasağlamım bana bir şey olmaz derken tanıştı bir gün Azrail ile. Askerde Komutanım ve aynı zamanda hemşerim Üsteğmenim Azrail’in elinden içti şehadet şerbetini.

Her gün haberlerde duyduğumuz ölüm haberlerine benzemiyordu bu kez, ateş yakınlara düşüyor, Azrail çaldığı kapıdan boş dönmüyordu. Son olarak babamın misafiri oldu Azrail ve misafirlikle kalmayıp onu da aldı gitti uzaklara.

Bir gün hiç bilmediğimiz sıra no, bize de çıkabilirdi. Gitme zamanı geldiğinde, ne mazeret, ne iş güç fayda etmiyor, Azrail  vedalaşmaya bile fırsat vermiyordu.

O zaman anladım hayatın boş olduğunu, o zaman daha iyi anladım bu Dünya’da yaptıklarımızın yanımıza kar kalmayacağını. Belki de bir gün ecele giden yolun yolcusu ben olacağımı.

Anladım ki Azrail en büyük öğretmen, ölüm en zor ve ibret verici dersti.

Arkamıza dönüp bir bakalım, neler yaptık neler yapmadık ?  Neler yapmalıydık, neler yapmamalıydık.  Unutmayalım ki her yaptığımızın hesabını bir gün vereceğiz. Hayırlı işler yaptığımızda hayırla yad edilecekken bu hayırsızlık niye?

https://www.dursunbey.com/bilmedigimiz-sira-no-ky124.html